BİLİM
ADAMLARI NOKTAYI KOYDU: MADEN ARTVİN’E ZARAR VERMEZ
Uluslararası
Madencilik ve Çevre Sempozyumunda Artvin Cerattepe Bakır Madenleri Gündem
Konusu Oldu
Artvin
Basınına Konuşan Madenciler, Ülkemizde Maden Teknolojisinin geliştiğine vurgu
yaparak Madencilik Çevreye Duyarlı Bir Biçimde Gerçekleştirilebildiğini
Açıkladılar
Türkiye Maden Mühendisleri Odası tarafından Muğla’nın
Bodrum ilçesinde Madencilik ve Çevre Sempozyumu (İSME 2017) düzenlendi.
Sempozyuma Türkiye Maden Mühendisleri Odası üyeleri, sektörün önde gelen
firmalarının temsilcileri, ülkemizde madencilik ve çevre alanlarında önemli
araştırmalara imza atmış akademisyenler, sektör temsilcileri, basın mensupları
ve sektörle bağlantılı firma temsilcileri katıldılar. Büyük ilgi gören
sempozyumda Madencilik alanında yaşanan son gelişmeler, değişen kanun ve
yönetmelikler, sektörde yapılan yenilikler, madencilik çevre ilişkisi,
madencilikte iletişim, madencilikte sigorta sistemi, çevre mevzuatındaki
değişiklikler, madencilik orman ilişkisi gibi konular masaya yatırıldı. Artvin
Basınından Gazeteciler Tolga Gül, Tarık Mutlu ve İbrahim Eksilmez’in de
delegasyon olarak katıldıkları sempozyumda madencilik sektörünün önemli
temsilcileri Artvin Basınına açıklamalarda bulundular. Artvin basınına konuşan
maden sektörünün önemli temsilcileri madencilerin çevre düşmanı olarak
gösterilmesinin büyük hata olduğuna değinerek madencilik teknolojisinin
ülkemizde geliştiğini, hiçbir yerde madencilerin çevre katliamı yapmadıklarını,
gelişen ve değişen madencilik sektöründe çevreye duyarlı bir madenciliğin
Artvin Cerattepe dahil olmak üzere her yerde yapılabileceğini ifade ettiler.
Artvin Basınına önemli açıklamalarda bulunan maden
sektörünün önemli isimlerinin açıklamalarını bu haberimizde bulabileceksiniz.
Artvin’de gündem oluşturacak olan ve birbirinden değerli sektör temsilcilerinin
açıklamalarını yayımlayacağız ancak öncelikle ilimizde madencilik alanında
önemli araştırmalara imza atan Gazeteciler Tolga Gül ile Tarık Mutlu’nun
açıklamalarını aktarıyoruz. İşte Artvinli gazetecilerin bu sempozyum öncesinde
yaptıkları açıklamalar:
Gazeteciler
Gül ve Mutlu’dan Açıklamalar
Tarık
Mutlu: Öncelikle şunu söylemek gerekir. Bu toplantı
madenciliğin, madencilikte çevrenin korunması gibi konuların kalbinin attığı
bir yer. Sempozyumda duayen hocalarımız bulunmaktadır. Aslında bize maden
yanlısı yaftasını yapıştırmak istiyorlar. Gazeteci Tolga Gül de buna
katılacaktır, biz doğru bilgiden yanayız, doğru projelerden yanayız.
Madenciliğe hayır demek, maden çıkarılmasına hayır demek aslında yaşama hayır
demektir. Madene hayır demek otomobile hayır demek, elektriğe hayır demektir.
Biz bu konuları hocalarımızdan öğrenip Artvin halkına daha doğru ve daha sade
bilgiler vermek için Türkiye’yi karış karış geziyoruz. Nerede bir sempozyum
var, nerede bir hoca var, nerede bir profesör var onlardan doğru bilgiler
alıyoruz ve doğru bilgiler ile insanların karşısına çıkıyoruz.
Tolga Gül: Taraf bilgiler değil doğru bilgiler alıyoruz.
Tarık Mutlu’nun da dediği gibi doğru bilginin peşindeyiz. Maden konusunda
bilgisizliğin bu güne kadar Artvin’i getirdiği nokta bellidir. Bugün maden
çıkıyor. Fakat halen bir kesim maden çıkmasın, şu olsun bu olsun diyor. Artık
buraları geçmemiz gerekiyor.
İbrahim Eksilmez: Neden? Yargı son kararını verdi ve
yatırımcı firma çalışmalarına başladı, galeriyi açtı ve cevher aramaya başladı.
Neden bir kesim halen toplumu galeyana getirmeye çalışıyor ya da protestolara
devam ediyor?
Tolga Gül: Türkiye’de madencilik aleyhine bir lobi var
ve bu lobiyi mutlaka dış devletler organize ediyor. Biraz bunun etkisi olabilir
diye düşünüyorum. Zira halen maden
çıkmasını tartışıyorsak veya bir kesim tarafından tartışılması isteniyorsa
burada zaman kaybının peşinde olunduğunu düşünüyorum. Halen biraz daha zaman
kaybettirilmek isteniyor. Bu röportajlarda tarafsız insanlar tarafsız
görüşlerini bildiriyorlar ve hepsi madenciliği tartışmak yerine madenciliğin
şekli, yöntemi e burada sürece dahil olunmayı tartışmak gerektiğini
söylüyorlar. Hocalarımız konuşurlar. Her bir hocamız hem Artvin’i hem
Artvin’deki projeleri hem de Cerattepe’yi biliyor. O yüzden çok rahat çok güzel
röportajlar çıkacağını göreceksiniz.
Maden
Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel: Çevreye Uyumlu Madencilik Yapmak
Mümkündür
Türkiye Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel,
Muğla’nın Bodrum ilçesinde
düzenlenen Uluslararası Madencilik ve Çevre
Sempozyumu’nda (İSME 2017) ülkemizde madencilik ve çevre uygulamaları ve de
sempozyum hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Ayhan Yüksel
açıklamasında; madencilik bilim ve tekniği ile madenciliğin çevresel sorunları
çözebileceğine inandıklarını belirtirken çevre halkıyla, yöre halkıyla ve
doğayla barışık bir halde madencilik yapabileceğini ifade etti.
Türkiye Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel,
“Madenler Devletin Tasarrufu Altındadır ve Kullanılmalıdır. Hedefimiz, hem
madenciliğin gelişimini hem de aynı zamanda çevrenin korunmasını sağlamaktır.
Biraz önce açılış konuşmasında da söylediğim gibi anayasada iki önemli husus
vardır. Biri her insan sağlıklı bir çevrede yaşam hakkına sahiptir. Diğeri ise
tabi kaynaklar ve madenler devletin tasarruflu altındadır, kamunun yararına
kullanılmalıdır. Bu ikisinin birbiriyle alternatif olmadığını düşünüyorum. Madencilik
Bilim Ve Tekniği İle Madenciliğin Çevresel Sorunlarını Çözebiliriz. Her şeye
rağmen madencilik üretimi de doğru değil; çevresel nedenlerle madenciliğe hayır
demek de doğru değil. Bunların birbirinin karşıt dayatması olması doğru
değildir. Biz şuna inanıyoruz; madencilik bilim ve tekniği ile madenciliğin
çevresel sorunları çözebileceğine inanıyoruz. Bu nedenle madenciliğin kamu
yararına yapılabileceğine inanıyoruz. Çevre halkıyla, yöre halkıyla ve doğayla
barışık bir halde madencilik yapabiliriz. Biz maden mühendislerine düşen de
budur. Her şeye rağmen madenciliğe de karşı olduğumuzu belirtmek isterim. Çünkü
bu çevrede bu doğada bizim doğal varlığımızdır” ifadelerini kullandı.
“Madenciler Hiçbir Yerde Çevreyi Katletmezler”
İSME Sempozyum Başkanı Taki Güler’den Madencilik üzerine
çok önemli açıklamalar
Bu yıl 6.sı Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlenen
Madencilik ve Çevre Sempozyumu Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Taki Güler,
sempozyum ve ülkemizdeki madencilik, madencilik ve çevre uygulamaları,
madenciliğe olumsuz yaklaşım ve çevreci eylemler hakkında önemli
değerlendirmelerde bulundu. Taki Güler madencilerin madenciliğin yapıldığı
hiçbir yerde çevreyi katletmediklerini, çevreci yaklaşımlarla her yerde madenlerin
değerlendirilmesi gerektiğini belirterek Cerattepe’de de bir çevre katliamı
olacağına inanmadığını ifade etti.
Çevre Dostu Madencilik Çevreye Verilecek Zararları
Bertaraf Edebilmektedir
Madenciliğin doğaya olan etkileri hakkında açıklamalarda
bulunan Prof. Dr. Taki Güler, “Madencilik çevre dostu teknoloji ile çevreye
zarar vermeden veya çevreye verilecek zararları bertaraf edilecek şekilde
uygulanabilir. Hiçbir madenci ben çevreyi katledeceğim, buradaki yerel halkı
dinlemeyeceğim, onların haklarına saygı göstermeyeceğim demez. Eminim gerekli
ve yapılması gerekenler konusunda adımlar atmışlardır. Madene karşı olmak
yerine maden işletmesini mercek altında tutmayı tercih etmeliyiz.
Emekli Prof. Dr. Seyfi Kulaksız’dan Madencilik Sektörüne
Bakış
Madencilik denilince akla gelen en önemli isimlerden
Seyfi Kulaksız ile madenciliği konuşmak olamazdı. Yolumuz Madencilik ve Çevre
sempozyumuna düşmüş iken hocaların hocası olarak nitelendirilen, ömrünü
madencilik sektörüne vermiş, bu alanda çok önemli araştırmalara ve bilimsel
raporlara imza atmış olan Prof. Dr. Seyfi Kulaksız ile bir kez daha madencilik
üzerine sohbet ettik. Hocaların hocasını bulmuş iken madencilik sektörü üzerine
konuşurken sektörün sorunlarını ve Artvin Cerattepe Maden Projesi’ni Seyfi
Kulaksız’a mikrofonlarımızı uzattık. Seyfi Kulaksız, ‘Artvin’de yerel
insanların da bu sistemin içinde, bu insanlara böyle bir maden açıldığı zaman
sosyal etkinlik açısından veya psikolojik olarak etkisi nedir sorunun
sorgulanması ve iç içe olması lazım. ” diyerek Artvin halkına önemli uyarılarda
bulundu.
İşte hocaların hocası Prof. Dr. Seyfi Kulaksız ile
röportajımız:
Madene karşı olmak yerine maden işletmesini mercek
altında tutmayı tercih etmeliyiz. Doğal olarak Karayolları bir yere yol açarken
ağaçları kesmiyor mu? Karadeniz’de boydan boya yol açtı, burada ağaçlar
kesilmedi mi? Kesildi. Burada da yeraltı su kaynakları da devletin tasarrufu
altında. Dolayısıyla devlet bu tasarrufu istediği gibi kullanma hakkına
sahiptir veya başkasına bu hakkı devredebiliyor. Burada kesilen ağaçların veya
bozulan herhangi bir şey varsa zaten madenci tarafından devlete ödeniyor.
Vatandaşın burada en büyük şikayetlerinden biri şu olmalı: Maden şirketi
nakliye yollarında her gün sulama yapıyor mu yapmıyor mu? Günde en az bir sabah,
bir öğleden sonra sulanması gerekiyor. Eğer stabilse, düz yolsa toz olayı
meydana gelecektir. Benim belirtmek istediğim şu ki; madenciliğe karşı çıkmak
yerine maden işletmesinin mercek altına alınması, madenciliğin çevre uyumlu
doğru tekniklerin kullandırılmasına ön ayak olunmalıdır.
İstanbul Teknik Üniversitesi Hüseyin Baştürkcü:
Madencilik alanında doğru bilgilere sahip olmalıyız
 |
Emekli Prof. Dr. Seyfi Kulaksız |
Madenciliğe peşinen muhalefet yapmak yanlış bir
yaklaşımdır
Madencilik denilince akademik alanda ülkemizde ilk akla
gelen okullardan biri hiç kuşku yok ki İstanbul Teknik Üniversitesi’nin
Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü geliyor. Hal böyle olunca
Bodrum’daki Madencilik ve Çevre Sempozyumu’nda İTÜ’den bir hoca ile röportaj
yapmak istedik. Sempozyumda karşılaştığımız genç ve gelecek vadeden bir isimle
akademisyen Hüseyin Baştürkcü ile madencilik sektörünü konuştuk. Hüseyin
Baştürkcü ile madenciliği, madencilik üzerinde oluşturulan çevreci muhalefet
yaklaşımını, maden şirketlerinin halka kurması gereken diyalogu ve madencilik
yapılacak bölgelerde halkın yapması gerekenleri tartıştık.
İşte o söylemler:
Halkımız tabi bir şekilde bazı durumlarda net bir set
çekip karşı oluyor. Buda yanlış ama maden firmalarının da onları kesip hiçbir
şekilde halkla iletişim kurmadan dertlerini anlatmadan oradaki tehlikenin ne
olduğu ne olabileceğini yada ne olmadığını güzel bir şekilde anlatmaları
gerekiyor. Mesela siyanür çok konuşulan bir konudur. Hakikaten zararı vardır
ama bunu kontrol altına aldığınız zaman ne kadar zararsız olabileceğini,
dünyada örneklerinin ne olduğunu, son teknolojinin ne olduğunu, halkın
anlayacağı dilden de anlatmak gerekiyor. Halkında net bir şekilde her şeye
karşı gelmesi iyi değil fakat bir bilincin oluşması anlamında da olumlu şeyler
var. Cerattepe Bölgesiyle İlgili Bilgi Sahibiyim. Artvin’de birkaç sene önce
Murgul’a bir iş kapsamında gitmiştik. Murgul’daki bakır tesisini biliyorum.
Cerattepe yöreseliyle ilgili çok net olamasa da bilgi sahibi olabildim. Halkın
tepkisini biliyorum. Fakat altın, bakır olduğu zaman daha net daha keskin
tepkilerle karşılaşılıyor. Halbuki madenciliği ikiye bölersek bir o
belgesellerde gördüğümüz gibi dağdan o taşların çıkartılması anlamını
kastediyorum ikinci kısımda reaktiflerin girdiği kimyasalların girdiği kısmı
kastediyorum. Önce yöre insanının bilinçlenmesi gerekiyor. Bir kişiden değil birçok kişiden duyması
gerekiyor.
Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hürriyet Akdaş: Madenciler,
maden mühendisleri aslında kendisini çevreci olarak tanımlayandan daha fazla
çevrecidir.
Türkiye’nin madencilik alanında önemli araştırmalara
sahip isimlerinden biri olan Eskişehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden
Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi Prof. Dr. Hürriyet Akdaş ile madencilik
ve çevre ilişkisini konuştuk. Hürriyet Akdaş: “ Madenciler, maden mühendisleri
aslında kendisini çevreci olarak tanımlayandan daha fazla çevrecidir. Vatandaşlarımız
madencilik konusunda bilgi sahibi olmadıkları için sektörü kötü olarak tanıyor.
Ülkemizdeki madencilik algısının bilgi eksikliği sebebiyle olumsuz. Madenciliğin
Türkiye’nin madenciliği yapmak zorundadır. Ülkemizin ekonomisinin yer altı
zenginliklerinin kullanılmasına ihtiyacı var. Madenciler, maden mühendisleri
aslında kendisini çevreci olarak tanımlayandan daha fazla çevrecidir.
Madenciler, maden mühendisleri aslında kendisini çevreci olarak tanımlayandan
daha fazla çevrecidir. Körü körüne madene evet de denmez körü körüne hayır da
denmez. Evet, tam ortada durup izlemesi ve ilgili kurumlara da bu işi
yaptırması gerekiyor. Artvin gerçekten bir doğa harikası. Devlet şöyle bir yasa
çıkarsaydı, Artvin bölgesi bir milli park ve burada hiçbir şeye müsaade
etmiyorum deseydi zaten oraya firma giremezdi. Türkiye’de bazı yerler vardır ki
dünya mirası olduğu için hiçbir madencilik faaliyetine müsaade etmezler. Ruhsat
vermezler. Artvin olayını basından izlemeye çalışıyorum. Burada yapılan
projenin ayrıntılarını ben de bilmiyorum fakat projeyi çok iyi anlamak ve
algılamak, ne yapılacak, nasıl yapılacak, kaç yıl sürecek ve proje bitiminden
sonra hangi kademelerde eski haline nasıl dönüştürülecek? Bu konuda
çevrecilerin ve Artvinli vatandaşlarımızın dikkat etmesi gerekiyor. ” diyerek
açıklamalarını tamamladı.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.
Dr. Osman Zeki Hekimoğlu: Bergama’da madene karşı olanlar bugün orada
çalışıyorlar
Bodrum’da düzenlen Madencilik ve Çevre Sempozyumunda
madencilik alanında önemli araştırmalara imza atmış olan Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Osman Zeki Hekimoğlu ile ülkemizdeki
madencilik sektörünü ve madencilik sektörüne yapılan muhalefeti konuştuk.
İşte o açıklamalar: Öncelikle günümüzde artan teknoloji
ile birlikte bazı çevre sorunlarının ortaya çıktığı bir gerçektir. Bu amaçla
çevreye karşı çok duyarlı bir kesimin oluşması gerekiyor. Belki de bunların en
başında maliyeciler geliyor diyebilirim. Tabi bunları yaparken bunun ölçüsünü
rasyonel bir şekilde yapmak gerekiyor. Madencilik açısından irdelediğim zaman
gerçekten çevreye zararlı mı değil mi, bunu öncelikle konuşalım. İnsanoğlu
bütün gereksinimlerini yerine getirmek için doğada her türlü endüstriyel ve
bilimsel çalışmalarını sürdürmektedir. Bunlardan biri madenciliktir. Şöyle bir
örnek vereyim. Evimizde çoğu yerde tüp gaz kullanıyoruz değil mi? Bu tüp gazı
dikkatli kullanmazsanız patlar. Elektrik, günümüzün vazgeçilmez enerji kaynağı
fakat çıplak elle dokunursanız sizi çarpar, aşırı akım yüklerseniz yangın
çıkarır. İnsanlık için büyük bir kolaylık olan uçaklar küçük bir önlem
alınmazsa düşer. Siz çöpleri sokağa dökerseniz sokak kirlenir. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkündür. Bu şu anlama geliyor. Her şey yarar getirirken yanında
bazı sakıncaları da geliyor. Depremde de böyle, deprem öldürmez tedbirsizlik
öldürür diye bir deyim var. 1999 yılından Körfez depreminde 10 binlerce insan
yaşamını yitirdi. Aynı şiddette
depremler Japonya’da nerdeyse her gün oluyor fakat bu kadar insan ölmüyor.
Önlem alırsanız insan ölmez. Madenciliğe geldiğimizde ise Türkiye’de bugün
madencilik konusunda ne yazık ki çok kötü bir önyargı var. Elbette çevreci
olmak hepimizin büyük bir ödevidir. İnsanlık borcudur. En azından kendi
çıkarlarımızı düşündüğümüzde bile bunları açıkça ifade edebiliriz. Diğer sektörler değil de madenciliğe niye bu
kadar hücum var. Dünyanın değişik üniversitelerinde de dersler verdim ve bunu
dile getirdim. Şimdi şöyle bir örnek verelim. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden
Avustralya, Kanada değil mi? Cevap evet. Peki Avustralya’nın ekonomisi neye
dayanıyor? Madenciliğe dayanıyor, Kanada’nın ise altın madenciliğine dayanıyor.
Çevrecilerin çevreye olan duyarlılıklarına bir şey demiyorum. Nitekim çevreci
olmak güzel bir şeydir. Ancak başta da arz etmek istediğim gibi burada amacınız
ne? Çevre derken neyi kast ediyorsunuz. Neden Kanada’da Avustralya’da altın
madenciliği zararlı olmuyor, dünyanın en keskin çevrecileri oradadır. Çevre ile
ilgili bütün yönetmeliklerin, bütün mevzuatların, yasaların çıkarıldığı ilk
yerler oralardır. Zararlı olsa oralarda çıkarılmazdı. Bir defa altın neden
zararlı olsun?
Doç.
DR. Bayram Erçıkdı: Patlayıcı maddenin çevreye duyarlı bir şekilde tasarımını,
düzenini, planını yaparak patlatılması durumunda hiçbir şekilde çevreye karşı
bir problem oluşturmamaktadır.
Bu yıl 6.sı düzenlenen Uluslararası Madencilik ve Çevre
Sempozyumu’nda madencilik alanında uzman isimlerin Artvin basınına verdiği
röportajlar madencilik alanındaki bilgi eksikliğini giderecek cinsten. Yine
alanının önemli isimlerinden Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Madencilik Bölümü’nün önemli hocalarından Doç. Dr. Bayram Erçıkdı ile
kendi alanındaki patlatma teknolojileri üzerine konuştuk. İşte o röportaj: Ülkemizde
Patlatma Teknolojisinde Çok İyi Uygulamalar Yapılıyor
Öncelikle böyle bir imkanı sağladığınız için teşekkür
ediyorum. Tabi patlatmalar her yerde uygulanıyor. Dünyada hemen tünellerin 5
metre altından patlatma ile tüneller açılıyor. Binaların altına baktığınızda
hemen 5 metre altından patlatma yaparak hiçbir yere zarar vermeden tünelleri
açabiliyorsunuz. Dolayısıyla bizim de ülkemizde benzer uygulamalarımız mevcut.
Patlatmalara baktığımızda insanlar bir kere patlayıcının adından korkuyor. Biz
burada patlatma yapıyoruz dediğimiz zaman, burada patlayıcı madde mi
kullanıyorsunuz şeklinde daha baştan bir endişe ile yaklaştıklarını görüyoruz.
Kayaların kırılmasında bugün en ekonomik yöntemlerden bir tanesi patlayıcı
madde kullanımıdır.
Doç.
Dr. Gülsev Uyar: Ülke olarak patlatma teknolojini yakından takip ediyoruz
Türkiye’nin patlatma teknolojileri alanında önemli
akademisyenlerinden biri olan Hacettepe Üniversitesi Madencilik Bölümü’nden
Doç. Dr. Gülsev Uyar ile Bodrum’da gerçekleştirilen Madencilik ve Çevre
Sempozyumunda karşılaştık. Böylesine donanımlı ve ülkemizdeki bir çok şirketin
patlatmalar konusunda desteğini aldığı bir akademisyeni görmüşken de
ülkemizdeki madencilik alanında patlatma teknolojisi üzerine sohbet ettik. Doç.
Dr. Gülsev Uyar, “ Patlatmalarını iyi yapmalı ki üretim maliyetleri daha az
olsun hem de daha fazla hem de daha hızlı olsun. İleriye doğru gidiyoruz.
Gediğimiz noktaya seviniyorum, iyiye doğru gidiyoruz. Patlayıcıyla çok fazla
şeylere de zarar verebilir ama kontrollü yapıldığında gayet düzgün bir şekilde
hem yer altında hem de yer üstünde işimizi de yapabiliriz. Eskiye göre çok daha
iyi bir yol aldık. Teknolojiyi yakından takip edebiliyoruz. Şirketler neden
daha fazla patlayıcı kullanmak istesin ki. Maalesef öyle bir yanılgı var. Çevre
yerleşim yerlerindeki halkımızı bilinçlendirmek gerekiyor. Hayır hayır, şirket
neden daha fazla patlayıcı kullanmak istesin ki. Maalesef öyle bir yanılgı var.
Çevre yerleşim yerlerindeki halkımızı bilinçlendirmek gerekiyor. Fazla
patlayıcı kullanmak işletmenin işine gelen bir şey değil. En uygun, en az
patlayıcı ve en az delik ayısı ile işini yapmaya çalışıyor zaten. Bunu
yapabiliyorsa kendi üretimini en ekonomik bir şekilde yapacaktır. Dolayısıyla
bu çevresel problemler en aza inecektir. Biz derslerimizde öğrencilerimize hep
bunu anlatıyoruz. En ekonomik ve en güvenilir bir şekilde delme patlatma nasıl
yapılır? Bütün işletmenin ABC’si buradan başlıyor. Bunu yapabildiğinizde bu
sıkıntılar olmayacak. Patlayıcı miktarını azaltmak tabi ki işletmenin de işine
gelecektir. Mesela bizi çağırdıklarında, siz geldiniz az patlattılar, az çıktı titreşim diyorlar. Öyle bir durum
yok. Maalesef bilinçlendirilmediği için, belki bunda bizim de suçumuz var, biz
öğrencilerimize anlatıyoruz ama belki yerel medyada böyle anlatmak gerekiyor.
Herkes öyle zannediyorlar, faz patlayıcı kullanıyorlar, siz gittikten sonra
patlatıp çatlatıyorlar. Öyle bir durum yok aslında. İleriye doğru gidiyoruz.
Gediğimiz noktaya seviniyorum, iyiye doğru gidiyoruz. İleriye doğru gidiyoruz.
Gediğimiz noktaya seviniyorum, iyiye doğru gidiyoruz. Eskiden sorun var,
şikayet var, hatta davalık olmuş. Ya bilirkişi olarak gidiyorduk kim haklı,
buraya zarar veriliyor mu verilmiyor mu diye. Ya da karşı taraf şirkete dava
açmış, onların talebiyle gidiyorduk. Gelinen nokta çok hoşuma gidiyor. Artık
firmalar daha sıfırda, işe başlayacakları zaman gelip, hocam bu işi bir
organize ediniz, en doğrusunu gösteriniz, hem kontrollü bir şekilde hem de
etrafa zarar vermeden, biz de en az patlayıcı ile en uygun delik ayısı ile en
az maliyetle bu işi götürelim. Sıfırdan yaptığımız zaman bu projeleri daha çok
seviyoruz. O zaman her taraf mutlu oluyor ve sürekli hem titreşimleri, hem hava
şokunu hem de gürültü problemi var mı yok mu diye takip edilecek bir kontrol
mekanizması geliştiriyoruz. Sıkıntılar olmuyor. Şirketler bu algıya ulaşmaya
başladı. Patlayıcıyla çok fazla şeylere de zarar verebilir ama kontrollü
yapıldığında gayet düzgün bir şekilde hem yer altında hem de yer üstünde
işimizi de yapabiliriz.
Maden insanlığın olmazsa olmazıdır
Sektör Temsilcileri, Madenlere Neden İhtiyaç Duyulduğunu
Anlattılar
Bodrum’da gerçekleştirilen Madencilik ve Çevre
Sempozyumuna katılanlar sadece bilim adamları, maden mühendisleri ve maden
şirketleri temsilcileri değildi elbette. Sempozyuma Türkiye’nin sanayi
sektörünün temsilcileri de katıldılar. Sempozyuma katılan sanayi şirketlerinin
temsilcilerinden ikisi ile madenlere neden ihtiyaç duyulduğunu, ülkemizin
madenlerini neden değerlendirmesi gerektiğini konuştuk.
Madenler
Ülkemizin Geleceğidir. Zengin Topraklarda Fakir Olarak Yaşayamayız
Sektör temsilcilerinden Ermaş Mermer Firması adına
sempozyuma katılan Mustafa Ercan ile görüştük. Ercan, Artvin basınına madenlere
neden ihtiyaç duyulduğunu anlattı. İşte o röportajımız: Madensiz Bir Hayatın Mümkün Olmadığını
İnsanlarımıza Anlatmamız Gerekiyor
Ülkemizde madencilik sektörü ile ilgili çok fazla bir
bilgi eksikliği var. Madensiz bir hayatın mümkün olmadığını insanlarımıza
anlatmamız gerekiyor. Madencilikle paralel olarak medeniyetler, insanlıklar ve
uygarlıklar gelişme göstermiştir. Bugünkü şartlarda da madenciliğe karşıyım
diyen insanların arabaya, otomobile, uçağa binmemesi, televizyon seyretmemesi, apartmanda
veya evde yaşamaması lazım. O yüzden maden insanlığın olmazsa olmazıdır. O
yüzden televizyon programları aracılığıyla, basın ve medya aracılığıyla
Türkiye’de madenciliğin olmazsa olmaz bir sektör olduğunu uzmanlarca
anlatılması gerektiğine inanıyorum. 15 dakika elektriksiz kalmaya hiç kimsenin
tahammülü yok ancak elektriğin elde edildiği tüm yöntemlere de karşıyız. Mermer’de
bir madendir, çıkarmayalım mı? Halkımızın yanlış bilgilenmesi bizleri olumsuz
etkiliyor. Madencilik ulusal bir politikadır. Devlet istemezse madencilik
olmaz. Ya da madenler işletilsin mi işletimesin mi diye halkı bir referanduma
tabii tutmak lazım. İşletilecekse tabi dünya standartlarında uygar ülkelerde
olduğu gibi devlete ait olan madenleri işleterek ekonomimize girdi sağlayıp
kalkınmamızı sürdürmeliyiz.